Sabah saatlerinde Salzburg`dan Viyana’ya doğru yola çıkmıştık ancak yolumuzun üzerinde Viyana’ya varmadan önce ziyaret edeceğimiz, konsepti ile bizi heyecanlandıran bir lokasyona uğrayacaktık. Burası da Seegrotte idi. Madenocağı olarak kullanılırken bir patlama neticesinde içine su dolarak, yer altı gölü olan ve 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin gizli savaş uçağı ürettikleri bir yer altı gölü. Bu gölde tekne turları dahi düzenlenmekteymiş. Biz de yolumuzu uzatıp Viyana’ya yarım saat mesafede bulunan buraya rotamızı çeviriyoruz ancak buraya vardığımızda acı bir sürpriz ile karşılaşıyoruz. Seegrotte’un maalesef tadilat nedeni ile kapalı olduğunu öğreniyoruz. Yolumuzu uzatıp buraya kadar gelmiş olmak, heyecanla gezmeyi beklediğimiz bu yeraltı gölünü göremiyor olmak kadar üzmüyor bizi. Maalesef artık Seegrotte’ı gezmeyi başka bahara bırakıp, Viyana’daki otelimize eşyalarımızı bırakıp, kendimizi sokaklara salabilmek için hareket ediyoruz.

Sonunda, doğduğu Almanya’dan döküldüğü Karadeniz’e ulaşana kadar 10 ülkeyi kateden ve toplamda 3,000 km’ye yakın bir uzunluğa sahip Tuna Nehri’nin kıyısında konumlandırılmış, Avusturya’nın başkenti olan kültür şehri Viyana’yı gezmeye başlayabilirdik.

Viyana’da 5 ana metro hattı bulunmaktadır. U1, U2, U3, U4 ve U6. Biz, Tuna nehri’nin hemen doğu tarafında ve U1 hattı üzerinde yer alan Vorgartenstrasse durağına çok yakın olan İbis Budget Wien Messe otelinde konaklamamızı yaptık. Aracımız için park yeri bulmak biraz sorun olsa da yürüme mesafesinde bulunan otopark burada konaklama yapacaklar için olası çözüm olarak görülebilir. Aracımız Viyana’da kaldığımız süre boyunca hep park halinde kaldı ve tüm ulaşımımızı da U1 metro hattı ağırlıklı olmak üzere biraz da kısa mesafelerde tramvay hattını kullanarak sağladık. Tüm ulaşım güzergahları ve bilet fiyatları için https://www.introducingvienna.com/metro sitesine bakabilirsiniz. Biz bu şehir gezimizde saatlik olarak geçerli biletlerden kullanmayı tercih ettik.

Viyana Google Maps Lokasyonu

U1 hattı üzerinde metroya bindiğiniz zaman ilk ineceğiniz durağın adı “Stephansplatz”. Iner inmez sizi Viyana’nın ve belki de Avusturya’nın en önemli katedrali olan ihtişamının büyüsü ile bütün insanları mıknatıs gibi çekip etrafında toplayan St. Stephen Katedrali karşılıyor. 1100’lü yıllarda inşa edilmiş eski bir kilisenin üzerine 1300’lü yıllarda büyük bir kısmı yapılmış olan St. Stephen Katedralinin, heybetli görüntüsünü veren toplam 4 kulesinin arasında güney ucundaki en yüksek kulesinin yapımı tam 65 yıl sürmüş ve tam 136 metrelik bir yüksekliğe sahip. Tarih boyunca gerçekleşen savaşlarda gözlem kulesi ve çıkan yangınlarda da içerisinde bulunan çanın çalınması ile halkı uyarmak için kullanılmış bu kule.

Sırtımızı St. Stephen Katedrali’ne vererek Kartner Strasse yani Kartner Caddesi boyunca yürüyerek ünlü Opera Binasına ulaşıyoruz. Sarayı andıran görüntüsü ile Avusturya halkının sanata verdiği önemi ispatlarcasına pek mütevazi olmayan görüntüsünü sergileyen bu Opera binasını sadece gezmeniz için bile turlara katılmanız mümkün. Eğer Viyana’ya geldim ve opera da izlemeden dönmem diyorsanız, binanın etrafında gösteri biletlerini satan adamlar, daha aklınızda operayı izleme fikri bile oluşmadan dikkatinizi çekecek veya onlar sizi bulacaktır.

Aynı istikamette devam edip Opera binasını geçip Karlsplatz’a ulaşıyoruz ve burada Karlskirche kilisesini veya diğer adı ile St. Charles Kilisesini görüyoruz. Yapımı 21 yıl süren bu klise 70 metre yüksekliğinde bir kubbeye sahip. Dilerseniz yetişkinler için 8€, çocuklar veya öğrenciler için ise 4€ ödeyerek kliseyi gezebilirsiniz.

Karlsplatz’dan geldiğimiz yönde yürümeye devam ederek ayaklarımızda son kalan gücü de kullanarak Belvedere Sarayına ulaşıyoruz. Sarayın kendisi de bahçeleri de son derece geniş bir alan üzerine kurulu.

Saray, zamanının askeri bir dehası olarak kabul edilen Prens Eugene’nin yazlık istirahat yeri olarak yapılmış. 1663 ve 1736 yılları arasında yaşamış olan prens özellikle Osmanlılara karşı almış olduğu zaferlerle tanınıyor ki buna 1683 yılındaki ikinci Viyana Kuşatması dahildir. Yani geze geze bitiremediğimiz bu sarayda Osmanlılara karşı zaferler kazanmış, Avrupa’nın kapılarını Türk’lere kapatmış olan bir prens kalmaktaymış zamanında.

Saray iki ana kısımdan oluşuyor. Upper (Yukarı) ve Lower (Aşağı) Saray. Ünlü ressam Gustav Klimt’in, ki buna “The Kiss” eseri de dahildir, eserleri Üst Saray’da sergileniyor. Bahçeleri de gerçekten geniş.

Saraydaki gezimizi tamamladıktan sonra bu sefer tramway ile Rathaus’un yani Belediye binasının olduğu meydana geliyoruz. Viyana’nın bütün tarih kokan yapılarında olduğu gibi Rathaus’da kararan havanın ve ışıkların etkisi ile göz alıcı duruyor. Nispeten diğer tarihi yapılara oranla daha sonradan 1800’lü yıllarda inşa edilmiş olan bu yapıyı, belli gün ve saatlerde rehber eşliğinde gezmeniz de mümkün.

Akşam yemeğimizi St. Stephen katedrali yakınlarındaki deniz ürünleri satan ve oldukça kalabalıklığından popüler olduğu anlaşılan bir lokantada yedikten sonra, buraya geldiğimiz gibi U1 metro hattı ile ertesi sabaha dinç bir başlangıç yapabilmek için otelimize geri dönüyoruz.

Viyana’daki ikinci günümüzde ilk ziyaret noktamız ise “Schonbrunn Sarayı” oluyor. Buraya, otelimizden bindiğimiz U1 metro hattından “Schwedenplatz” durağında inip U4 hattına geçiş yaparak ve de tam sarayın önünde saray ile aynı adı taşıyan durakta inerek ulaşıyoruz. 1600’lü yıllardan kalma, tam 1,441 odalı bu sarayı imparator Leopold I, daha sonra yerini de alacak olan oğlu Joseph için yaptırmış.

Schonbrunn Sarayı, Avusturya’nın en önemli kültürel varlıklarından kabul ediliyor ve her yıl milyonlarca turist tarafından ziyaret ediliyor. 1996 yılından beri de UNESCO’nun Dünya Kültürel Mirası listesinde de yer alıyor.

1779 yılından beri halka kapıları açık olan Schonbrunn Sarayı’nın bahçeleri, 1×1,2 km2 lik bir alana yayılmış durumda ve saray ile birlikte bahçeleri de UNESCO’nun Dünya Kültürel Mirasları listesinde yer almaktadır.

Sarayın içerisini gezmek için kişi başı 18€’da n başlayan fiyatlarla, yarım saatten tam bir güne kadar değişen alternatifli turlar da mevcut.

Schonbrunn Sarayı’ndaki gezimizi tamamlamamızla beraber birşeyler atıştırabilmek için geze geze Rathaus’a kadar geliyoruz. Burada yorgunluğumuzu biraz atıp tekrar kendimizi Viyana sokaklarında kaybediyoruz.

Saatler akşam 17:00 sularını gösterdiğinde ise Backerstrase’de yer alan ünlü Figlmüller restoranına geliyoruz. Şinitzel’in anavatanı olan Avusturya’da kapısında uzun kuyrukların olduğu bu herkesce bilinen restorana daha Türkiye’deyken yaptırmış olduğumuz rezervasyon sayesinde hiç sıra beklemeden oturuyoruz. Hemen uyarayım eğer rezervasyon yaptırmazsanız 1 saate varan süreler boyunca sıra beklemeniz mümkün. Bu yüzden programınız belli ise internet üzerinden 5 dakikada yapacağınız bir rezervasyon size oldukça zaman kazandıracaktır.

https://figlmueller.at/en/

Restoranta girmemizle beraber, önceden de rezervasyon yaptırdığımız için büyüyen lezzet beklentilerimizi, o kadar çok müşterisine rağmen gerçekten boşa çıkartmadı Figlmüller. Tavuk şinitzeli gerçekten müthişti ve ambians da bir o kadar güzeldi. Kalabalığa rağmen ne çok bekledik servisi ne de yemeğimizin bitmesi ile beraber gözümüzün içine bakıp bakıp kalkmamızı bekleyen servis görevlileri vardı. Kesinlikle herkese tavsiye ediyorum bu restorantı. Bu restorantın bizim için de ayrı bir önemi var, o da şinitsellerimizi yerken Türkiye’den oğlumuzun öğrencilik hayatındaki ilk büyük başarısının haberini de almış olmamız. Bu haber yemeğimizi adeta bir kutlama havasına büründürdü doğrusu.

Viyana’da bulunduğumuz 2 gün boyunca bizim vakit ayıramadığımız ancak sizlerin tercih edebilecekleri gezilesi yerler olarak önceden notlarını çıkarttığım bizim gezemediğimiz diğer yerler ise şöyle:

  • Hofburg Sarayı: Şehir merkezinde ulaşımı kolay bir noktada yer alıyor. Avustuya-Macar imparatorluğunun hanedanlarına kış aylarında yüzyıllar boyunca ev sahipliği yapmış bir saray burası. Günümüzde ise Avusturya Başkanlık ofisleri burada bulunuyor.

Mayerling Av Köşkü: Şehrin dışında Viyana’ya 45 dakikalık sürüş mesafesinde olan Baden Kasabasında, ünlü Mayerling faciasının yaşandığı köşk. Mayerling olayı kısaca 1889 yılında Avusturya-Macar imparatorluğunun veliaht prensin ve metresinin intihar etmesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir